Çankaya İlçesi Bahçelievler Mahallesi’nde bulunan Muammer Aksoy Evi yalın tasarım kurgusu ve farklı kullanıcılara hitap eden mekân bölünmeleri ile üst gelir grubu için üretilen konutlar içinde günümüze kadar ulaşmış özgün örneklerden birisidir. Muammer Aksoy ve akrabaları için tasarlanan yapı farklı ailelerin ve hizmetlilerin bir arada yaşamasına imkân veren bir anlayışla ele alınmıştır. Muammer Aksoy Evi’nin mimari projesi Yüksek Mimar Muzaffer Vanlı (Vanlı Mimarlık Bürosu) tarafından hazırlanmış, projeler 1954 yılında onaylanmıştır. Bir bodrum kat, zemin kat ve bir normal kattan oluşan yapıda dört ailenin kullanımına uygun daireler bulunmaktadır. Muammer Aksoy Evi iki dikdörtgen prizmatik kütlenin giriş aksı etrafında iç içe geçirilmesi ile oluşturulmuş bir tasarım kurgusuna sahiptir. Bu kütlelerden biri diğerine göre açılı bir biçimde yerleştirilerek, hem yapıdaki mekânların kuzey rüzgârlarından korunması, hem de kütle önünde bir bahçe oluşması sağlanmıştır. Yapının cepheleri oldukça yalındır ve geniş cam yüzeylerin sağır yüzeylerle dengelenmesi ile oluşturulmuştur. Yapının Prof. Muammer Aksoy Caddesi’ni karşılayan batı cephesi diğer cephelere göre daha çok açıklık barındıran cephedir. Bu cephede bodrum kat taşla kaplanarak eşit aralıklarla yerleştirilmiş pencereler ile cepheye yansıtılmıştır. Giriş, yapının iki ana kütlesinden geriye çekilerek ve yola kadar uzanan betonarme bir saçakla vurgulanmıştır. Bu cephede ayrıca, ortak kullanım mekânlarının önlerinde yer alan balkonlar ile yatay etki güçlendirilmiş, paneller kullanılarak, gridal cephe düzeninin sürekliliği sağlanmıştır. Özel yaşama alanlarının yer aldığı yapının diğer cepheleri de benzer bir biçimde ele alınmış, yapı kırma çatıyı gizleyen yüksek parapetlerle sonlandırılmıştır. Kat planları iki dikdörtgen prizmatik kütlenin diyagonal birleştiği bölümde girişin ve sirkülasyon çekirdeğinin yer alması ile oluşturulmuş olan yapının bodrum katı servis mekânları, depolar ve hizmetli odalarına ayrılırken, zemin kat ve birinci katta dört ayrı daire tanımlanmış, farklı ailelerin mahremiyetlerini koruyarak bir arada yaşamaları öngörülmüştür. Dairelere erişim kare planlı küçük bir antreden sağlanmış, her bir daire bir kütle içine yerleştirilmiştir. Dikdörtgen prizmatik kütlelerin orta aksında bulunan uzun koridorun etrafında yer alan birimlerden oluşan dairelerde, ortak kullanım mekânları ana caddeyi karşılayacak biçimde batı yönünde konumlandırılırken, ıslak hacimler, servis mekânları ve çocuk odaları doğu yönünde konumlandırılmıştır. Muammer Aksoy Evi özgün planlama anlayışı, yalın ve kararlı cephe kurgusu, özgün detayları ve malzeme kullanımı ile Türkiye konut tarihinde öne çıkan önemli bir örnektir.
Proje: Y. Mim. Muzaffer Vanlı (Vanlı Mimarlık Bürosu)
Oya YıldırımGörüşmeyi Yapanlar: Umut Şumnu, Ece Akay Şumnu Görüşmeyi Derleyen: Tezcan Karakuş CandanGörüşme Yapılan Kişi: Oya YıldırımGörüşmeden Derlenen BilgilerYapı 1955 yılında aile arazisi üzerine beş kardeş tarafından aile apartmanı olarak yapılmıştır. Görüşme yapılan Oya Yıldırım’ın, binanın mimarının Şevki Vanlı olduğu konusunda bilgisi vardır. Şevki Vanlı yurtdışında eğitimini tamamlayıp geldikten sonra ilk eseri olduğunu ve çok değişik bir mimari tarzda bina yapacağını ifade etmiştir. Bina, zemin kat ve iki normal kat olarak inşa edilmiştir. Zemin katta, 35–45 metrekarelik, bir oda,bir salon şeklinde üç daire bulunmaktadır. Bu üç daire tek hisse olarak kardeşlerden birisine ait olup, daha sonra satılmıştır. Bir küçük dairenin arka bahçeye açılan kapısı vardır. Ortak kullanım alanı olarak yapılan teras, çamaşır asmak için mimar tarafından tasarlanmıştır. Bunun dışında ortak mekan olmadığı ifade edilmiştir. Yapıda birinci ve ikinci katta ikişer daireden dört daire bulunmaktadır. Üç oda, bir büyük salon, iki tuvalet ve banyo olan dairelerde günün ihtiyaçlarına göre mutfak küçüktür. Daha sonra bazı kullanıcılar tuvaletin birini mutfağa katarak mutfağı büyütmüşledir. Aydınlatma elemanları, kornişler, aplik yerleri gibi detaylar mimar tarafından tasarlanmış, malzemeler mimar tarafından seçilmiştir. Salon ve bir odanın zemini parke, diğer odaların zemini kare şeklinde karo taşlarından yapılmış olan dairelerde pencerelerin biri normal ise diğeri vasisdas açılmaktadır. Mimarın yaptığı ilk çizimler Şevki Vanlı Vakfı’na verilmiştir.“Şu anda teyzemin ve annemin evi var. Muammer dayımın ölümünden sonra onun evi satıldı, diğerleri de sattı. Aileden iki kişinin dairesi kaldı sadece. Evle ilgili çocukluktan hatırladığım bahçenin kullanılabilir ve büyük olması ve evin herkes tarafından bilinen bir ev olmasıydı. Evimiz 2. Cadde’de köşedeki ev olarak bilinirdi. Perdeleri kapatmazdık, ışıklar açılınca herkes evimize bakardı. Şömine yoktu, önce kömürle, sonra doğalgazla, şimdi kombiyle ısınıyoruz. Teyzemler mutfak küçük olduğu için tuvaleti de mutfağa kattılar. Evin mobilyası önceden vardı. Sonraları bizler büyüdükçe eşyalar alındı, koltuk takımımız üç defa değişti. İlk mobilyalar annemler evlendiğinde usta tarafından yapılmış, mobilyacıdan alınmış. Sonraki klasik takım, annemin dayısı yeni mobilya almış onlara göndermiş. Üçüncü takım Kayserili bir akrabanın mobilya mağazasından alınmış. Yatak odası takımı “Yılmaz Gün” mobilyadan alındı. Yemek odası takımımız hiç değişmedi. Annemin evlenmesinden kaldı. Bu eşyaları belediyeye verdim. Salon aydınlatması çok değişikti. Lambaların çok değişik duruşu vardı ve camları çok inceydi. Aydınlatmalar da mimar tarafından tasarlanmıştı.Bahçe güzeldi; arka bahçede meyve ağaçları, ön bahçede yürüme taşlı çimler vardı. Su saati ortaktı, kiracılar gelmeye başlayınca su saatlerini ayırttık. Mutfak, tuvaletler elden geçirildi. Salonlar ve bir oda o zamanın en iyi parkesi ile döşenmişti. İkinci odamızın zemini marleydi. Yerler kare şeklinde karo taşlarıyla döşenmişti. Banyonun yerleri beyazdı. Apartmanın orijinal rengi kırık beyazdı. Çıkma kısımlarında gri bir tonlama vardı. İç mekan tamamen beyaz renkti. Apartmanın iç kısmından merdivenlerden girildiğinde geniş bir alan vardır. İki basamak inerseniz eskiden kapıcı dairesi olan yere ulaşırsınız. Şimdi depo olarak kullanıyoruz. Hiç gömme dolap yoktu. Camlar normal açılan camlar değildi. Biri normal biri vasisdas açılırdı. Birinci katta ve ikinci katta aralarda çiçeklikler vardır, dekoratif olsun diye. Posta kutularımız vardı raf raf açık şekilde. Onları da mimar tasarlamıştı. Otoparkımız yoktu. Araba sahibi oldukça otopark yaptık sonradan. O zaman ağaçlar gitti, bahçe değişti. Annemin evi 153 m² üç oda ve bir büyük salondan oluşuyordu.Uzun bir koridoru ve iki tuvaleti vardı. Birini mutfak küçük olduğu için sonradan mutfağa kattık. Odalar çok büyüktü, banyo normaldi. Mutfak gerçekten küçüktü. Yaşam mutfakta geçtiği için şimdi mutfak büyük. Vestiyer lambri şeklinde sonradan yapıldı. Koridorda üç tane lambalık yer yapılmış, ahşapların arasındaki perdelik bile mimar tarafından tasarlanmış, aplik yerleri bile hazırdı.Kapılarımız hiç kapanmazdı; aile apartmanı olunca devamlı bir sirkülasyon vardı, sürekli gidilip gelinirdi. TV ilk teyzemlerde vardı, diziler başlayınca borulara vurarak haberleşirdik. Şimdi binanın yıkılması durumu var. 2007 yılından sonra, yıkalım yeniden yapalım diyorlar. Yeni proje çizilmiş; anılar çok önemli değil, yüzde oranında anlaşamadık. Başka müteahhit bulduk, onu da engelledik. Gönlümüz evin yıkılmasını istemiyordu ama çok eski evler dört kat olmuş, yapılınca satar mıyız, kiraya mı veririz, bilmiyoruz. Malzeme eski, tesisat eski, elektrik tesisatını değiştirdik.”Binanın aile apartmanı olması nedeniyle ortak yaşam kültürü mekanın kullanım sürecinde büyük bir ev olarak şekillenmesine yol açmıştır. Apartmanın kendisinin bir ev gibi kullanıldığı ortamda apartman kapısının dışında daire kapılarının açık olması, daireler arası yaşanan sirkülasyon, borularla haberleşme, çamaşır mekanlarının ortak olması ile ortak yaşam kültürü mekan kullanımına yansımıştır. Apartmanın yapıldığı yıllarda mutfağın küçük, salon ve odaların büyük olması dönemi karakterize eden önemli bir detaydır. Mutfağın o dönemde sadece yemeğin hazırlandığı yer, tüketilme ve paylaşım mekanının ise salon olması, sosyal yaşam açısından dikkat çekicidir. Günümüzde ihtiyaçların farklılaşması paylaşım kültürünün de farklılaşmasını getirmiştir. Mutfak yemek hazırlık mekanından, hem hazırlık hem de paylaşım mekanına dönüşmüş, teknik bir kullanımdan öte sosyal mekan hailne gelmiştir. Tuvaletlerin mutfağa katılması, su saatlerinin ayrılması, bahçenin bir bölümünün otopark olarak kullanılması, eşyaların yenilenmesi gibi değişimler yapılmış, ihtiyaçların farklılaşması mekânsal değişime yol açmıştır. Binanın tüm detaylarının mimar tarafından tasarlanmış olması, mimarın özeninin ve idealist bakış açısının bir göstergesi olarak ele alınabilir. Aynı detayların mimarın tasarladığı sonraki yapılarda sürekliliğinin izlenmesi ile mimarın tasarım sürecindeki rolünün daha açık anlaşılması mümkündür. Kullanıcıların geçmişte yaşadıkları sosyal ortama duydukları özlem görüşmeye yansımıştır. Ancak anıların ve objelerin anı değerlerinin, yaşamın reel değerlerine yenik düşmesi, mekanın korunarak yaşatılması çabasını zayıflatan bir girdi olarak görülmektedir.