MESA Çankaya Sitesi, Çankaya İlçesi Yıldızevler Mahallesi’nde yer almaktadır. MESA Mesken Sanayii Anonim Şirketi tarafından planlanan konutlar 1. Çankaya Merkez İşçi Yapı Kooperatifi’ne aittir. Tüm yapım süreci; arsa temini, proje, kooperatifin kurulması, yönetilmesi, inşaat, alt yapı, çevre düzenlemesi gibi tüm hizmetler MESA'nın sorumluğunda gerçekleştirilmiştir. MESA Çankaya Sitesi iki tip projenin uygulanması ile elde edilmiştir. A, B, C bloklar 1970 yılına, D, E Bloklar ise 1971 yılına tarihlenmektedir. Farklı bir tip olan F tipi-Yıldız Blokları da yine 1971 yılına tarihlenmektedir. Mimari projeleri Yüksek Mühendis Mimar Uğur Eken ve Yüksek Mühendis Mimar Aykut Mutlu tarafından hazırlanmış olan MESA Çankaya Sitesi 1. Bölüm 10 blok ve 141 konut, 2. Bölüm üç blok ve 55 konut olmak üzere toplam 13 blok ve 196 konuttan oluşmaktadır. MESA Çankaya Sitesi 1. Bölüm blokları prizmatik kütlelerin düşeyde farklı biçimlerde bir araya gelmeleri ile oluşturulmuştur. İki kütle kaydırılarak ortaya sirkülasyon çekirdeği yerleştirilmiştir. Böylece giriş tanımlanmış, sirkülasyon çekirdeği yatay pencere düzeni ile cepheye yansıtılmıştır. Bu ikili gruplama üç kez ve iki kez bir araya getirilerek bir doku oluşturulmuştur. 2. Bölüm blokları üç kütlenin oluşturduğu bir bütündür. A, B, C olmak üzere üç ayrı kütle merkezde bir sirkülasyon çekirdeği etrafına konumlanmıştır. Oldukça sade bir cephe düzenine sahip bloklarda arka cephenin tüm yalınlığına karşın ön cephe balkonlarla hareketlendirilmiştir. Balkonlar kütlelere eklemlenmiş betonarme parapetler ile yeni bir kütle etkisi yaratmıştır. MESA Çankaya Sitesi 1. Bölümde iki ayrı kütlede yer alan konutlarda iki ayrı plan şeması vardır. İlk şemada konutlara salonla açık ilişkili bir holden girilmekte, hole mutfak ve salon açılmaktadır. Holden ulaşılan bir koridor ile odalara ve banyoya ulaşılmaktadır. Kare plana oturan bu kurguda içinde bir de şömine olan salonlar manzara cephesinde yer almaktadır. MESA Çankaya Sitesi 2. Bölümde, A Blok ve C Blok simetrik, B Blok bağımsız planlanmıştır. Dairelerin üçüne bir holden girilmekte, oturma ve yemek olarak iki bölümden oluşan salon hol ile açık bir biçimde ilişkilenmektedir. Daireler arasında tek fark mutfağın B Blokta koridora açılırken, A ve C Bloklarda antreye açılmasıdır. MESA Çankaya Sitesi 2. Bölüm, konut üretim sürecinde farklı bir model önermesi, sosyal konut olarak ele alınmalarına rağmen konutların nitelikleri ve mekânsal zenginlikleri nedeniyle özel bir örnek oluşturmaktadır.Metin ve görsellerin bir kısmı için aşağıda yer alan kaynaktan yararlanılmıştır. Mutlu, Aykut.(1972), “Uygulama-Proje: Toplu Konut Uygulaması: Me-Sa”, Mimarlık Dergisi,107: 78-86.
Mesa Çankaya Sitesi 1. Bölüm: 48434/7Mesa Çankaya Sitesi 2. Bölüm: 8435/23-24-25 8435/24: Mimari Proje Onay: 09.10.1970, Ruhsat: 25.11.1970 8435/25: Mimari Proje Onay:08.05.1971, Ruhsat: 02.09.1971
Gökçe BingolGörüşmeyi Yapan: Tezcan Karakuş CandanGörüşmeyi Derleyen: Tezcan Karakuş CandanGörüşme Yapılan Kişi: Gökçe BingölGörüşmeden Derlenen Bilgiler Emekli fizik profesörü olan Gökçe Bingöl, 1952 yılından bu yana Ankara'da yaşamaktadır. 1973 yılına kadar Maltepe, Anıttepe ve Bahçelievler semtlerinde oturan Bingöl, 1973 yılından bu yana ME-SA Blokları’nda oturmaktadır. 1970'li yıllarda inşaata başlayan ME-SA Kooperatifi’ne 1973 yılında üye olarak girmiş, oturduğu konut 160.000 TL'ye mal olmuştur. 60.000 TL ‘sini kredi ile karşılamış, üstünü kendisi ödemiştir. Ankara'nın değişik dönemlerinde, değişik semtlerinde yaşayan kullanıcı, kendi mekansal hikayesini bütünlük içerisinde anlatmayı yeğlemiştir. Bu açıdan ME-SA Blokları’nda oturma sürecine kadar, Maltepe, Kızılay, Anıttepe, Bahçelievler semtlerindeki hikayesini de paylaşmıştır. Maltepe-Kızılay hattında o dönemdeki yapılı çevreyi anlatırken simgesel mekanlar belirleyici olmuştur. Maltepe Koç Yurdu, Soysal Han, 19 Mayıs Stadyumu, Sakarya Caddesi, sinemalar, bu mekanlar arasında yer almıştır. "Maltepe, Bahçelievler’in ilk zamanları gibi genellikle iki katlı, üç katlı yapılardan oluşurdu. En büyük yapı Koç Yurdu idi. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üstünde bile üç katlıydı tüm evler. Yüksek, çok katlı bina yoktu. Maltepe'den demiryollarını aşarak 19 Mayıs Stadı’na maç izlemeye, demiryolundan rayların üzerinden yürüyerek giderdik. Şimdi bildiğiniz Tandoğan'daki köprünün üstünden geçerek raylardan giderdik. Koç Yurdu'nun arka tarafı oturduğumuz sokak, Akıncılar Sokak’tı. Onun bitiminden sonrası tarlaydı. Oturduğumuz ev üç katlıydı. Orada binbaşı komşumuz vardı. Şimdiki Bahçelievler son durakta Orduevi vardı. O bölge askerlerin süvari birliklerinin olduğu bir bölgeydi, binbaşı da orada görevliydi. Her sabah iki asker atla gelirdi, onu alırdı, atla giderdi Bahçelievler’e. Havagazı Fabrikası vardı. Fabrika aktifti. İnsanları fabrika alanına pek sokmazlardı. Biz Ankara'da o tarihte havagazı kullanıyorduk. Fabrika marşandiz istasyonu demiryolunun kıyısındaydı. Maltepe-Kızılay arasında tek tük evler vardı üçer katlı. O bölgede benim üniversiteye gittiğim yıllarda en yüksek bina Elektrik İşleri Etüd İdaresi idi; 1955’ten sonra inşa edilmişti. Necatibey Caddesi'nin olduğu köprüyü geçer geçmez, bizim gözümüzde çok yüksek bir binaydı. Orada iki tane karşılıklı silindirik yapılı Macaristan Büyükelçiliği ve Demirtepe'ye yakın bölgede Tapu Kadastro binası vardı, hala duruyor. Bir üçüncü bina da onlara benzeyen, bugünkü Karamürsel’in olduğu yerdeydi. Ama sonradan yıkıldı. 1955’ten itibaren -üniversitenin ilk yılları- 1960 ihtilalinde Maltepe'de uzun süre Akıncılar Sokak’ta oturdum. Üniversite mezuniyetimden sonra da belki bir-iki yıl daha orada oturdum. Ama oradan çıkış nedenimiz oturduğumuz binanın yıkılıp yerine yeni bina yapılmasıydı. Orada binbaşının atla geçtiği alanda birtakım ayrık evler yapılmıştı. Kızılay’da şimdiki Soysal Pasajı'nda bir sinema vardı: Ulus Sineması. Onunla Zafer Meydanı arasında bir de Büyük Sinema vardı. Sosyal yaşamın özelliklerinden bir tanesi o arada akşam üstleri volta atmaktı. Piknik vardı Sakarya’da, orada gidip yayın tava yenir ve bira içilirdi. Kaliteli yemek veren ve hızlı servis yapılan bir yerdi. Tiyatrolar ağırlıklı olarak Kızılay'da değildi, şimdiki Büyük Tiyatro’nun olduğu bölgedeydi. Üniversitelerde çaylar düzenlenirdi, o çaylarda müzik, dans falan vardı. Maltepe'de 1955-56 yıllarında Gölbaşı Sineması açıldı. Şimdi Maltepe'deki çok katlı otoparkın olduğu yerde pazar kurulurdu. Tenteli, kapalı oldukça düzgün bir pazar yeriydi. Onun dışında Ulus’a hale gidilirdi balık almak için."Kullanıcı Gençlik Caddesi’ni anlatırken, yine bir simgesel mekan olan Anıtkabir ağırlıklı bir anlatıyı tercih etmiştir. Bu durum, kullanıcının duyarlılıklarının göstergesidir. "Gençlik Caddesi üzerinde bir sokağa taşındık. Anıtkabir’in yapımı sırasında Akıncılar Sokak’taydık. Yapım aşamasını çok iyi hatırlıyorum. Arada bina olmadığı için ses eve kadar geliyordu. Zaman zaman da gidip bakardık. Atatürk Lisesi’nde okurken bizi sınıfça Anıtkabir inşaatına götürdüler. Şimdi mozolenin önündeki büyük alan, orada kare kare taşlar vardır. Bizi de götürdüler, o taşları yerleştirdik. Herhalde okul tarafından organize edilmiş, tümüyle bize bırakmıyorlar tabii ki, ama oradan alıp bir taş koyardık. Okuldan bizi seçip götürdüler, 19 Mayıs gösterilerinde de seçerlerdi. Öyle bir anım var. Atatürk’ün tabutunun şimdi gömülü olduğu yere nasıl indirildiğini biliyorum. İndirilişini görmedim, büyük bir törendi ama kızağın yapılışını biliyorum; kızakla indirdiler, hazırlanışını biliyorum. Fotoğraf çekmek yasaktı. Gömülü olduğu yerin kapısı yoktu. O dönemde bir süre açtılar halka, sonra kapattılar. Kemerli bir yapısı vardır oranın. Dışarıdan baktığınızda pencereler vardır, Atatürk’ün gömülü olduğu yerdeki pencere büyüktür, ötekiler küçüktür. Her pencerenin arkasında kemerli yapı vardır. O zaman, “Her ile bir kemer bir ile tahsis edildi, burada o ilin Atatürk'le ilgili anılarını sergileyecekler" diyorlardı."Bahçelievler’i anlatırken iş yeri ile ev bağlantısının önemine değinmiş olan kullanıcı, iş yükünün ağırlaşması ile birlikte çevreye karşı duyarlılığın azaldığına dair bir değerlendirme yapmıştır. "Üniversiteyi bitirdikten sonra doktora için Almanya'ya gittim. Ailemle birlikte yaşadığım yerden ayrıldım. Dönüşte evlenmiştim. Bahçelievler 1. Cadde’nin kestiği ana caddeye çok yakın üçüncü apartmanda oturduk. Tandoğan Meydanı’ndan Bahçelievler’e doğru gelen ana cadde üzerinde. Apartman üç katlıydı, en üst katta ev sahibi oturuyordu, onun altında biz oturuyorduk. 1960-1965’li yıllarda sakin bir bölgeydi. Şimdi tabii tanınmaz halde. İsrailevleri vardı. Yeşiltepe Blokları Bahçelievler’den tümüyle kopuktu. Yeşiltepe Blokları vardı biz ev ararken. Eşim demişti ki “Oradan ev bakalım”, ben de “Taksi gerekince Konya'dan mı çağıracağız” demiştim, o kadar uzaktı. Ben Almanya'dan dönüşte Ankara Fen Fakültesi’nde çalıştım, onun için Bahçelievler’i tercih ettik. O dönemde iş yükü artıyor insanın; İsrailevleri falan, bunlara pek bakamıyorsunuz.Bir arkadaşımız bilgi getirdi, nasıl öğrendiyse, ME-SA kooperatif sistemi içinde oturduğumuz evleri yapacak diye. Eşim Devlet Demiryolları’nda çalışıyordu, yövmiyeli çalışıyordu. Sonra bir yasa değişikliği oldu, memur olarak SGK’ya aktarıldı. Arkadaşımızın da durumu aynıydı. SGK bir kredi veriyor dedi. Bu bir fırsat, krediyi kullanmak için son şansımız, isterseniz siz de değerlendirin dedi. 1973 yılında kooperatife üye olarak girdik. Kooperatifin kuruluşu 70’ler; 70’lerde başlamış inşaat. 1973’te 160 bin liraya mal oldu. 60 bin lira kadarını SGK karşıladı, üstünü biz karşıladık. ME-SA'ya borçlandık, taksitliydi. İhaleye çıkıyor, şirket alıyor. Kooperatifin kurucuları Aykut Bey ve Coşar Bey vardı. Bir arkadaşları daha vardı; Almanya’da inşaat mühendisliği ve mimarlık eğitimi almışlar. Türkiye'ye gelmişler. Abidin Daver ile Sedat Simavi Sokak’ın kesiştiği yerdeki ME-SA'yı yapmışlar. Kendileri üretip pazarlamışlar; orada iki katlı daireler vardır. Onu da şöyle biliyorum, babam emekli olmuştu , yer arıyordu. Onları gösterdik. “Burası uzak, arkadaşlarımın çoğu Maltepe'de” demişti oradan biliyorum. 1973’te biz oraya taşındık. Uzun süre Bahçelievler’de oturduğumuz apartmanın altında bakkal, manav, kasap vardı, oradan alışveriş yaptık. Alışveriş yapacak yer yoktu oralarda. Etrafında yapılaşma hiç yoktu. Ankara’nın konut olarak yapılan ilk yüksek binaları. 14 katlı yapılardı. Isıtma, merkezi ısıtma. O zamanlar fuel oil idi. Yetmişlerde petrol krizi gelince o zamanki yönetici kömüre çevirdi, şimdi doğalgaz. Yarım kat yarım kat yapılmıştı. Hafifçe kayık daireler. İletişimli değiller, kapılar birbirini görmüyor. Aynı parsel üzerinde üç bitişik blok, sonra ara var bir başka parselde iki blok daha var, beş blok. Sonra bir blok daha yapıldı. Toplam daire sayısı 196. Bir salon, üç oda var. Odanın bir tanesi çok ufak, onu bir sandık odası gibi, kütüphane gibi kullanma olanağı var. Bazıları çocuk odası biçiminde düzenlediler. Her dairede bir balkon var. Ama Türkiye’de biliyorsunuz, ilk yapılan balkonu kapatma. Bizim biok en uç blok şu anda, Dikmen Vadisi projesinin üçüncü etabına bakıyor. İlk kapatan giriş katın hemen üstüydü. İlk kapatma girişiminde bulundu, biz de itiraz ettik. “Lütfen itirazınızı geri çekin biz ısınamıyoruz; rüzgarı çekmek için orayı kapatmak istiyoruz” dediler. Tabi oranın ısınmamasının nedeni altının görevli dairesi olmasıydı. O daha ufak bir daire, bunların dairesi çıkma olduğu için altı açık; oranın izole edilmesi gerekiyordu. Isınma sorunu yoktu. Kışın tişörtle oturuyorduk. Almanya'da eğitim aldıkları için ısı kaçakları çok iyi hesaplanmıştı. Pek fazla bir ısı kaybı yoktu. Şimdi mantolama yapıldı binaya. Mimarı Coşar Bey’di. Bir tane yatak odası, büyükçe bir odaydı. Orta büyüklükte oda ise rahatlıkla içinde yaşanılabilir bir oda. En kötü tarafı tek banyo tuvalet olması. Kalabalık aileler için sabahları işe gidiyorlarsa sıkıntı oluşturabilecek bir durum. Mutfakta bir sorun yoktu. Orta dairelerin mutfağında balkon vardı, kapatıldı zamanla, mutfağa dahil edildi. Bazı yerlerde depo amaçlı kapatılıyor. Depo yok, garaj da yok; bina önünde sınırlı sayıda park yeri var. İlk zamanlar ME-SA yönetimi kendi denetiminde olsun istemiş. Sığınak olarak yapılan alanları ortak toplantı alanı olarak kullanmak üzere. Bir bahçıvan, gece bekçisi, teknisyen ve site müdürü vardı. O zaman orada oturan çoğunluk 10195 Sayılı Kanun’la çalışanlardı. Çoğu o statüde çalışıp devlet memurluğuna geçmek üzere olanlar. O zamanki asistan maaşının üç katı maaş alıyorlardı." Konutun seçilmesinde kadının önemli bir aktör olduğu bu görüşmede de karşımıza çıkmıştır. Seçme kriterleri arasında ön cephe pencerelerinin büyüklüğü, manzara gibi özellikler öncelikli olmuştur. "Eşim mimar olmak istemiş ama olamamış. Eşim daireleri karşılaştırdı, hepsine bir puan verdi. Bu dairenin uygun olduğuna birlikte karar verdik. ME-SA sordu çünkü; iki tür daire vardı. Bahçeli’de oturduğumuz ev çok büyük bir evdi. İki tane beş metre eninde penceresi vardı; biri salonun, biri yatak odasının. Sahibi Hıfzısıhha'nın müdürüydü. Evi hayalindekini canlandırarak yapmış, koskoca bir evdi. Oradan buraya gelince kiradan kurtuluyoruz, biraz daha mali durumumuz düzelirse başka eve çıkarız demiştik ama giriş o giriş; çıkamadık. Evde gömme dolap seçime bırakılmıştı. Koridorda iki gömme dolap, büyük yatak odasında bir gömme dolap vardı.O seçimi yaptık. Mutfak mobilyaları tamamdı, onun dışında mobilya yoktu." Gökçe Bingöl mobilyaların nereden alındığını bilmemekle birlikte, mobilyaların nasıl edinildiğini çok iyi hatırlamaktadır. Buna göre, zamana yayılan ve emek harcanan bir mobilya edinim süreci söz konusudur. "Mobilyaların nereden alındığını bilmiyorum; halıları Şark Halı Pazarı vardı Ulus'ta, oradan aldık. İki adet halı alındığını biliyorum. Mobilyalar hala kardeşimin evinde, mobilyaları mobilyacıya gidip yaptırıyorlardı herhalde."